4 Mayıs 2014 Pazar

mektep binası


Son tenkidi, mektebin binasına karşı yapacağız. Medresenin içinde okunan kitapların kalın cildini andıran tipik bir yapı tarzı vardır. Bu üslûb, aynı zamanda kendi içine kapanan okuma adamının beli bükük oturuşunu da canlandırmaktaydı. Her nerede bu yapı tarzını görsek, oranın medrese olduğunu, orada kitap ve talebe bulunduğunu anlar ve sesimizi hürmetle alçaltırdık. Mektep devrinde, okuyanların yeri belli olmadı. Talebe kütlesinin barındığı her yere mektep denildi. Ama yapı, bir mektep binası mıdır? Buna ehemmiyet veren olmazdı. Her insanın gelişigüzel her çeşit iklimde barınamayacağı hesaba katılmadı. Eskimolarla zencilerin, Hintlilerle Sibiryalıların ayrı ayrı iklimleri olduğu gibi, talebenin de ruhuna uygun bir iklim vardır. Her binada ders okutulmaz. Barınılan binanın üslûbundan taşarak ruhlara dağılan telkin, ilmin "hazır ol!" kumandasıdır. Ancak böyle mekânlarda ders yapılır. Mâbetteki "ibadete hazır ol!" sesine benzer bir sesi her köşesinde sızdırmayan bina, mektep binası değildir. Yeni mektep, açıldığı günden beri, kendinin olmayan binalarda muhacir veya sığıntı gibidir. Şöyle böyle mektep denmeğe değerli yeni ilkokul yapıları bertaraf edilirse, orta, lise ve yüksek okul binalarımız yoktur. Bunların kimi saray, kimi konak bozması, kimi yurt, kimi devlet dairesi, kimi Yunan mektep binası, kimi eski beledie dairesi, bir kısmı da mektep diye yapılmış lâkin mektep ruhuyla alâkasız üslûpta yapılardır. Hiçbirisi mektep değildir. Türk mektep bina üslûbu diye karakterler taşıyan ve millî ruhumuzun bütün çizgilerinden taşıran bir üslûp tanımıyorum. İstanbul ve Ankara Üniversiteleri arasındaki derin ve esaslı üslûp başkalıkları da, müşterek Türk mektep üslûbu fikrine henüz sahip olmadığımızı göstermektedir. Halbuki memleketimizde bulunan yabancı mekteplerinin her birinin ayrı ve pek karakteristik üslûbu göze çarpıyor. Fransız liselerinin bir avlunun etrafını saran galeriler halinde, medreselerimizin loşluğuna mukabil, kilisenin sahte ruhaniyetini dolduran akademik yapıları; Almanların metafizik düşüncenin azametine teknik zaferin ışıklarını karıştıran kütle mimarisi; Amerikalıların büyük bahçelerin içinde dağınık villalar halinde serpilen kolejleri, bu milletlerin mektep mimarî üslûplarını yaşatmaktadır.

Pek acı bir hâdise ile karşı karşıyayız: Sadrıâzam konağının, vergi dairesinin, bankanın, kasap dükkanının birer yapı tarzı olsun da ruhları işleyen mektebin yapı tarzı olmasın!.. Buna hayretler gerekir. Hakikat şu ki: Caminin yanında, ruhumuzun hayatını en derinden kavraması lâzım gelen yapı ifadesini mektebe bağışlamak lâzımdır.

Mekânını yapamadığımızda bellidir ki, işin ruhunu bilmiyoruz. Mektebi ruhta idrâk etseydik, mekânda da yerine getirebilirdik.

Türkiye'nin Maarif  Dâvası, Nurettin Topçu

0 yorum: