9 Ocak 2013 Çarşamba

türbe


Okul arkadaşlarım arasında, büyük bir tezhib ustasının oğlu olan ve bugün babasının yolunda başarıyla yürüyen Semih İrteş ile bir tarih âşığı ve tarihî belge arşivcisi Necded İçli'yi sayabilirim. Necded bugün Vakıfların çok tanınan bir ismi. Onunla okulu asıp okulda öğretilmeyen kitapları okuduğumuz çok olmuştur. Bir gün zevkle okuduğumuz Evliyâ Çelebi'nin Seyahatnâme'sinin İstanbul'u anlatan bölümünde, surlar arasında Peygamberin süt kardeşine ait bir türbeden bahsedildiğini okuyunca soluğu Ayvansaray'da aldık.

Kısa bir araştırmadan sonra anlatlan türbeyi bulduk. Şehre bakan kapısı civarından atılan çöpler arasında kaybolmuş, taşları yıkık, camları ve kitabesi paramparça bir harabe, Evliyâ Çelebi'nin anlattığı mumlar yakılan, adaklar adanan sahâbe türbesiyle yer değiştirmişti. İstanbul'u almak için yapılan çeşitli seferlerde, Eyüb Sultan gibi, Hz. Peygamber'in birçok yakınının ve müslümanın şehit olduğunu biliyorduk. İlk defa duyduğumuz bu türbenin Peygamber'in süt kardeşine ait oluşu bizi müthiş heyecanlandırıyordu. Kitabında Evliyâ Çelebi türbeyi hem tarif etmiş hem de o zamanki müslümanlar tarafından sık sık ziyaret edildiğinden bahsetmişti. Hemen birkaç arkadaşımızı ve civardaki bir iki kişiyi, türbeyi temizleyip restore etmek içinbize yardıma ikna ettik. Türbenin her tarafına dolmuş çöp ve pislikleri temizledikten sonra camları taktık, daha sonra da yerlerde darmadağın halde duran Kitâbe'yi topladık, sınıf arkadaşımız Semih'in babasının atölyesinde altın varakladıktan sonra yerine taktık.

O günden beri, hayretler içinde türbenin devamlı ziyaret edildiğine şahit oldum. Daha çok derdine derman aramak için mum yakmaya gelmiş kadınların doldurduğu türbeyi, ben de İstanbul'a her gelişimde ziyaret etmeye çalışıyorum. Son gelişimde belediyenin burayı tekrar restore ettirdiğini sevinerek gördüm.

Ayrılık Çeşmesi Bir Neyzenin Yolculuğu, Kudsi Erguner

0 yorum: