5 Eylül 2011 Pazartesi

crossing over


İlk bakışta karışık bir kavram olarak karşımıza çıkan kalıtım, kendine özgü kanunlar içinde kesinlik taşıyan bir olgudur. Burada, Alman din adamı Mendel'in 19. asır ortalarında ilk kez gece sefası ve bezelyeler üzerine yapmış bulunduğu gözlemler sonucu ortaya attığı dört kanundan başlayarak hücre içindeki kromozomların hücre mitozu ve mayozu sırasında uğradıkları değişikliklere oradan da hücre kimyasının ilerlemesi ve RNA ve DNA moleküllerinin keşfinden sonra oluşan ve bugünkü tıbbın temel taşlarından birini oluşturan gen bilimi'ne kadar uzanan ilginç ve gizemli bir bilim macerası ile karşı karşıya kalmaktayız. Bir mesleğe veya yetiye yakınlık ve eğilim, bir konuyu sevme veya bir davranışı benimseme, şu veya bu şartlara kolayca uyma veya uyamama gibi soyut kavramlardan eski tıpta geçer akçe olan locus resistenciae minoris diye tanımlanan vücuttaki zayıf nokta görüşüne veya uzun boy - kısa boy veyahut şişmanlık - zayıflık veyahut bir hastalığa karşı dirençli olma veya olmama gibi somut olay ve olguların ortaya çıkışında, daima genlerin oynadığı önemli rolle karşılaşırız. Ancak, burada çok önemli bir faktörün varlığını da vurgulayarak açıklamak isteriz: Burada da, tüm bu katı bilimselliğin içinde, gene de yazgı diye bilinen o bilinmeyenin, canlının tüm yaşamında etkisini göstermekte olmasıdır. Bilindiği gibi hücerelerin mitosis ve meiosis safhalarında kromozomların birbirine sarmalanmaları (crossing over olayı)'ından sonra sarmalanma noktasındaki kopma safhasında kesi kenarının düzenli olmayıp tesadüfen bazı uçların uzun bazılarının ise kısa kesilmiş olmaları sonucu genlerdeki dağılımda bir adaletsizlik ortaya çıkıyor ve sonuçta, bu durum aynı kromozomları taşıyan bireyler içinde dahi aynı yetilerde farklılıklara neden oluyor. Belki de yazgı denilen şeyin bilimsel temeli budur... 

Psikiyatri, Doç. Dr. Kriton Dinçmen

0 yorum: