10 Aralık 2010 Cuma

demokrasiye inançsızlık


Faşizme karşı en büyük mücadeleyi veren Anayasa Hukukçusu, Kıta Avrupa'sının Anayasal sistemlerininin ve Anayasa Mahkemelerinin biçimlenmesinde çok etkili olan Hans Kelsen, 1932 yılında "siyasal kararların bürokratlara bırakılmış olmasının politik aklı ortadan kaldıracağı ve otoriter ideolojilerin egemen kılınması sonucunu doğuracağı" saptamasını yapmıştı. Devamında ise şunu der: "Eğer sosyal açıdan neyin doğru, neyin iyi veya en iyi olduğu sorularını kesin, objektif ve mutlak bir doğru olarak herkesi bağlayıcı biçimde cevaplayabiliyorsak bu durumda demokrasiye gerek olmaz. O halde bu yöndeki çabaların demokrasiye inançsızlık olarak nitelendirilmesi zorunludur. İnsan bilgisinin yalnızca insandan insana göre değişebilen değerleri algılayabileceğini bilenler, bu değerleri ancak ve ancak hiç olmazsa çoğunluğun onayıyla meşru kılabileceğini bilir. İşte demokrasinin temel ilkesi budur. Bununla mümkün olan en geniş özgürlük alanı yaratılabilir."(3) Değerlerin mutlak geçerlilik kazandığı ve bunun çoğunluk iradesine karşı hukuksal ve kurumsal yollarla etkin kılındığı yerde demokrasi biter. Hukuk devletinden söz etmek ise şakadan ibaret kalır. "Demokrasinin kendini, halkın çoğunluğuna karşı koruyup korumaması gerektiği sorulabilir. Ancak bu soru kendi kendisini anlamsız kılar. Halkın çoğunluk iradesine karşı ve gerektiğinde zora başvurarak kendini kabul ettiren bir sistem, demokrasi olmaktan çıkmıştır. Halk'a karşı bir halk egemenliği iddiası anlamsızdır. Ve bu yola hiç başvurmamalı; yani demokrasi taraftarı olanlar, şu şuursuz çelişkiye bulaşmamalı ve demokrasiyi kurtarmak için diktatörlüğe sarılmamalıdır."(4) Kısacası, hangi gerekçeyle olursa olsun, temel siyasal kararların çoğunluğun, kimi zaman nitelikli çoğunluğun iradesine bırakılmadığı yerde demokrasi yoktur. Demokratlığın birinci kuralı budur.

3 Hans Kelsen, Verteidigung der Demokratie, 2. Auflage in Blatter der Staatspartei, 2. Jahrgang, 1932
4 Adı geçen eser.

Darbe Yargısının Sonu, Osman Can

0 yorum: