27 Kasım 2010 Cumartesi

büyük hukukçu


Aydınların Türkiye'deki rolü ile bürokratik iktidarın inşası at başı giden bir süreçtir. Aydınların iktidar süreci, akademi dünyasının da önemli sürecidir. Örneğin, 27 Mayıs darbesine giden süreci hazırlayanlar içerisinde ciddi sayıda aydın olarak tanımlanan kişiler vardır. Örneğin, Tarık Zafer Tunaya, İsmet Giritli, Muammer Aksoy, Sıddık Sami Onar, Hüseyin Nail Kubalı, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu gibi isimler Türkiye siyasi tarihinin karanlık ve utanç verici bu sayfasını yücelten, meşrulaştıran "hukukçu profesörler" olabilmişlerdir. Demokrat Parti'den bu kadar nefret etmelerinin nedenlerinin araştırılması gerekir. Fakat bunların arasında Turhan Feyzioğlu daima akılda tutulması gereken bir isimdir. Türkiye'de Turhan Feyzioğlu isminin tarihsel rolü halen tükenebilmiş değildir. 1954 yılında Forum dergisini çıkarmıştır ki bu dergi etrafında bugün yine ismine aşina olduğumuz Mümtaz Soysal, Turan Güneş, Muammer Aksoy ve Coşkun Kırca gibi birçok isim vardır. Bu dergi etrafında yürütülen gençlik örgütlenmesi, 27 Mayısa giden en önemli aşamalardan biridir. Ne var ki o dönemin gençlik kavramı üniversite gençliğinden ibaretti çünkü onun dışında bir gençlik kavramı ve kategorisi Türkiye'de çok fazla yoktu. Kısacası 27 Mayıs örgütlenmesinde çok ciddi bir şekilde üniversitenin ve aydınların katkıları vardır. Darbe yapılır yapılmaz sabah bir askeri uçakla üniversiteden hocalar Ankara'ya getirilmiş ve burada bir açıklama yapmışlardır. "27 Mayıs ihtilali meşrudur; meşruiyetini kaybetmiş olan bir iktidara karşı yapılmıştır" diye fetva verilmiştir. Bunun üzerine Ankara'daki öğretim üyeleri ki bunlar arasında Muammer Aksoy da vardır, "Ceza yasalarını geçmişe yürütün" diye fetva vererek idamlar için, Yassıada yargılamaları için gerekli hazırlık niteliğinde yasa değişikliklerini sağlamışlardır. Bu kanunla o sırada iktidardan düşmüş olanların daha önce işledikleri eylemleri suç haline getirilmiştir. Hukuka aykırılık gerekçesiyle suçladıkları Demokrat Parti'yi mahkum etmek için hukuk devleti ilkesine en büyük zarar verilmiş; kanun, adaletsizliğin bir aracı olarak kullanılmıştır. Zaten tüm darbeciler, suçladıkları siyasilerden daha fazla hukuku ihlal eder, bu ihlallere de "büyük" diye bilinen ancak gerçekte "karargâh" hukukçusu olanlar gerekçe uydurur. Hiç başka türlü de olmamıştır. Bu akademi geleneğinin günümüzde halen sürüyor olması, halen "büyük" diye biline hukukçuların olağanüstü bir çabayla darbe dinamiklerini meşrulaştırmaya çalışması da diğer bir talihsizliktir. Muammer Aksoy'un nefreti daha keskindir ve "Elinizden gelirse çobanından çayırcısına, kuzucusundan esnafına ve siyasetçisine kadar bütün hepsini toplayın ve zindanlara tıkın. Suçsuzlukları kanıtlanıncaya kadar da bunları salıvermeyin." görüşünü darbecilere telkin edebilmiştir. İşte o dönemde Türkiye'de boyutları bir hayli korkunç bir aydın tablosu vardır.

Darbe Yargısının Sonu, Osman Can

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Vous avez terminé de bons points là. J'ai fait une recherche sur le thème et constaté que la majorité de personnes qui auront la même opinion avec votre blog.