30 Kasım 2009 Pazartesi

dünyanın şahidi olmak


İstediği şey, eski güzel, rahat, endişesiz ve tekdüze günlere dönmekti. İnsanların Dünya karşısındaki kayıtsızlığını da işte tam bu anda kendi zihninde yakaladı ve babasının sözlerine bir anlam vermeyi başardı: Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan Efendi, Dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kur'an'ın kendisi Peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes, dünyayı onun gibi okuyup şahadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı. Dünyaya şahit olmanı yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya'nın şahidi olmaktı.

Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar

*Resim Paolo Avanzi'ye aittir.

23 Kasım 2009 Pazartesi

mataramda tuzlu su



West Indies, Kızıl Elma, İtaki, Maçin!
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı
Yerlilerin topraklarına karşı suç işledim
Zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
Uyrukların içinde uygunsuz biriyim

Vahşetim
Beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
Kendime dünyada bir
Acı kök tadı seçtim
Yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
Gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
Ortadan ayırdım
Kimin ülkesinden geçsem
Şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
Cesur ve onurlu diyecekler
Halbuki suskun ve kederliyim
Korsanlardan kaptığım gürlek nara
İşime yaramıyor
Rençberlerin o rahat
Ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
Boynumda
Bana yargı yükleyenlerin
Utançlarından yapılma mücevherler
Sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
Mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
Görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
Askerken kantinden satın aldığım cep aynası
Bazı geceler çıkarken
Uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta
Gibi lükslerim de burada kalacak
Siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
Bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
Taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
Burada bitti artık işim, ocağım yok
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

İsmet Özel

21 Kasım 2009 Cumartesi

aralıksız



Şehrin uykuda olduğu o anda bile, düşlerin görülüp kâbusların gerçekleştiği, gizli ittifakların imzalanıp şerbetlere binbir çeşit zehirin katıldığı o anda bile, sarayda kutsal emanetlerin bulunduğu o odada yanık sesli bir hâfız, kendisinden öncekilerin yüz altmış yıldır aralıksız kıraat ettiği Kur'anı, vecd içinde gözlerini kapayarak kimbilir kaçıncı defa okuyordu.

Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar

11 Kasım 2009 Çarşamba

bir tıp gözlemcisinin ilginç notları


Çıplak kulağı dayayarak dinlemek tıp tarihindeki en büyük ilerlemelerden biridir. Kalbin ve akciğerin kendi sesleri olduğu ve bu seslerin bazen tanı koymakta işe yaradığı anlaşılınca hekimler kulaklarını kalbin, göğsün ve sırtın üzerine koyarak dinlemeye başladılar. Hastaya doğru eğilmiş başın gövdeye dayanmasından daha dostça bir insan davranışı, kişisel ilgi ve şefkatin daha içten bir ifadesini düşünmek zordur. On dokuzuncu yüzyılda icat edilen stetoskop göğüs bölgesindeki seslerin dinlenme olanağını çok büyük ölçüde geliştirdi ama doktoru da hastasından belli ölçüde uzaklaştırdı. Stetoskop, ileride ortaya çıkacak, bu mesafeyi arttırmak için tasarımlanmış, birbirini izleyen yeni teknolojilerin ilkiydi.

Bir Tıp Gözlemcisinin Notları, Lewis Thomas