29 Temmuz 2009 Çarşamba

bir beyit bin anlam..



Bir bahr-i gamda urmadayım dest-ü pây ki
Keştesi yok, kenâresi yok, nâhüdası yok

Yusuf Nabî

27 Temmuz 2009 Pazartesi

"bir mantar o!"



"O halde dikenler...Dikenler ne işe yarar?"

Bunun cevabını bilmiyordum. Uçağın motorunda sıkışıp kalmış bir cıvatayı sökmekle meşguldüm. Uçağın bozulması canımı giderek daha fazla sıkmaya başlamıştı. İçme suyum hızla azalıyordu ve ben durumun daha da kötüleşmesinden korkmaya başlamıştım.
“ Dikenler diyordum...Ne işe yararlar? “ diye sordu yine.
Küçük prens, sorduğu sorunun cevabını almadıkça sormaktan vazgeçmiyordu. Bense cıvatayı sökmekle meşguldüm ve aklıma gelen ilk şeyi söyleyiverdim: “ Dikenler hiçbir işe yaramaz. Çiçekler onları sırf kızgınlıktan taşırlar.”
“ Ah, demek öyle! “
Sonra kısa bir sessizlik oldu ve ardından, biraz da kırgın bir sesle “ Sana inanmıyorum. Çiçekler narin yaratıklardır. Saftırlar. Dikenlerinin korkunç olduğunu düşünürler “ dedi.
Cevap vermedim. O sırada kendi kendime şöyle diyordum: “ Eğer bu cıvata yerinden çıkmamakta inat ederse, onu çekiçle çıkaracağım.”
Ama küçük prens yine araya girdi : “Yani sen gerçekten çiçeklerin o dikenleri kızgınlıktan taşıdıklarına mı inanıyorsun?”
“Hayır, hiçbir şeye inanmıyorum ben. Öylesine söyledim. Şu anda önemli bir işim var. “
Hayretler içinde kalmıştı küçük prens.
“ Önemli bir iş mi? “
Beni elimde çekiç, parmaklarım motorun yağından simsiyah olmuş bir halde o çirkin şeyin ( yani uçağımın ) üzerine eğilmiş gören küçük dostum:
“İşte şimdi tam da büyükler gibi konuştun “ dedi.
Kendimden biraz utanmıştım.
“Her şeyi karıştırıyorsunuz, karmakarışık ediyorsunuz “ dedi sonra. Gerçekten kızmıştı. Altın sarısı buklelerini sağa sola sallayarak : “Kırmızı suratlı bir adamın yaşadığı bir gezegen biliyorum. Adam hiç çiçek koklamamış. Hiç yıldızlara bakmamış. Hiç kimseyi sevmemiş. Bütün vaktini şemalar yaparak geçirmiş. Ve bütün gün “ Önemli işlerim var. Önemli işlerim var. “ deyip dururdu. Bundan büyük bir gurur duyardı. Ama o bir insan değil, bir mantar o ! “

Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupéry

24 Temmuz 2009 Cuma

kan çiçekleri



Kırmızı mürekkep lekesi nasıl büyürse susuz bir kağıdın kuraklığında öyle büyüdü aldığım tüm yaralar. Ama aldığım tüm yaraların, huzura çıktığım anda birer kan çiçeğine dönüşeceğini bilmenin sevinciyle indi kalbime neşve.

Mavi Lâle, Nazan Bekiroğlu

* karikatür Dağıstan Çetinkaya

nev - efkârlıyım

18 Temmuz 2009 Cumartesi

iki kişilik rüyalar



Dostluk ortak tarihi olanların yazdığı bir kitaptır.

Cebindeki son kuruşu beraber harcamak, hiç kimseleri beğenmemek ama bahsederken "biz" diye bahsetmektir dostluk. Her rüyayı iki kişilik görmektir.

Kimseleri görmeyip hatta fark etmeyip dünyayı, yalnız dostu görmektir hayat. Sesinden hikayeler çıkaracak, "nasılsın" diye sormadan nasıl olduğunu bilecek kadar, kalbini kalbinin içinde gezdirmektir.

İki Kişilik Rüyalar, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu