18 Temmuz 2007 Çarşamba

bulduğunu sanmaktır aramak


"Asıl huzur,gerçek huzur... Huzursuz olmaktadır evlat!"
Nedense şaşırmıyorum buna.Arkamda tıpır tıpır sesler.Yağmur düşüyor toprağa.Tüm toprak kokusu içime doluyor.Her damla bezgin sanki halinden,hiç düşmek istemez gibi uzağa.
"Kapı menteşelerini yağlamayalı uzun zaman olmuş herhalde..." Bu ses rahatsız ediyor beni
"Neden seviyorsun ki bu sesi,yani... Bu gıcırtının nesi seni cezbediyor ki?"
Yine annem gibi konuştum ben de.Şimdi sorulacak-edilecek başka şey kalmamış gibi...
"Asıl huzur..."
Elindeki deri parçasıyla eskimiş çarığını yamamaya çalışıyordu,iyice kızdırdığı şişiyle önce bir ilmek açıyor çarığında ve deri parçasında. Yüzü hep işinde,mırıldanıyor:
"Derman arardım derdime,derdim bana derman imiş"
Yağmur biteviye yağıyor...
Bir odun kalmıştı ocağın kenarında,attım gitti.
Ateşi harladım biraz.Korlaşmış odundan gelen çıtırtılar...
Sessizlik...
Ateşim yalımı vuruyor bir an yüzüme...Sıcacık...
"Kapının yanındaki terekte duran testide su var mı?"
"Yok diye bir şey yok ki,suyun varlığını soruyorsun evlat!"
Su,var.
Ben suyu almak için tereğe doğru ilerlerken o da iç odaya geçmek için kalkmıştı.Kapının yanına gelince durdu.
"Dede Efendi'yi Bach'a tercih eder misin?"

Akşam olmak üzere...
Yağmur hafifledi.Dervişin birkaç ay önce kendi elleriyle diktiği gül fideleri filizlerini patlatmak üzere.
Odanın saçaklarından dökülen yağmur arklardan lağıma akıyor.

Soruyu duymamış olmak iyi olurdu herhalde;ama duydum işte.
"Dede Efendi'yi..."
Acaba şark ve garp kıyaslaması mı istiyordu benden,yoksa gerçekten müzik zevkimi mi merak etmişti?
Derveşin apansız sorduğu bu soru, her iki anlamda da-hatta dahası da olabilir-yorumlandığında zihin kodlarımı çözümlemeye müsait.
Huzur yoksunu bir insan olduğum hemen belli oluyor mu acaba?
Nasıl da hemen fark edilir bu durum?
İnsan çıldırmaktan korkuyor.Öylesi durumlarda beni uyaracak bir dost olur mu acaba?
Yani çıldırdığımızı ya da çıldırmak üzere olduğumuzu kim hatırlatacak?
Bildiğimiz;ama unuttuğumuz herhangi bir şey değil midir hatırlamak?
Neyi kaybettiğimi biliyorum mu da bana onu hatırlatma vazifesini üstlenmiş bir dost arıyorum?
Ah bu yazarlar, neden hep bu karmakarışık sorularla meşgul etmedeler aklımı?
Ama çıldırmış birisine ruh halini nasıl anlatacaksınız ya da çıldırmış olduğuna nasıl inandıracaksınız onu?

Nerdesin huzur ? Romanın ismi olmak yetiyor mu sana?
Ah Nuran...

Saatime bakıyorum, dervişten ayrılalı on dakika olmuş, yani on dakikadır serkeş adımlarla yürümekteyim kaldırımları...
Binek tipi bir Toros geçiyor yanımdan...
Üstüm başım batıyor sıçrattığı yağmur sularından. Tam da açmıştım ağzımı. Yine o...
"Huzur İslam'da... "
Yeşil çıkartma harflerle arabanın arka camına yapıştırılmış bu cümle.
Soğuktan çatlamış dudaklarım, yüzüme iğrenç bir tebbessüm yapışıveriyor zoraki.
Söküp atamıyorum.
Huzur, herkesin kendi'si...
Bulduğumu sandığım ama bulmaya hiç de yakın olamadığımdır huzur.
Huzuru herkes-kendince-bir şeylerde buluyorken,nedense ben onu felsefi yorumlar ağına hapsediyorum.
Aramakla bulamadım, değil mi Efendim?
"Evet, evlat... Aramakla bulamıyorsun, vesselam."
YOLCU 43.Sayı

0 yorum: